24 Şubat 2016 Çarşamba

Berlin



Brandenburger Tor
Berlin
Almanya yazılarımın içinde en zoru Berlin olacak. Neresinden başlamam gerektiğini bilemiyorum. Doğduğum büyüdüğüm, babamı kaybettiğim, mutlulukları kadar bende hüznü de olan şehir.
Sanırım biraz turist biraz yaşamış olarak yazmak en iyisi galiba. Hemen hemen her yıl Berlin'e gidip havasını kokladığım ve her seferinde ilk defa gidiyormuş gibi heyecanını hissettiğim, arkadaşlarımla buluştuğum, kalbimde kocaman yeri olan şehir. 

Berlin'in dört mevsimi de birbirinden güzel, hem karlı, hem turuncu sonbaharı hem de yemyeşil bahar ve yazı. 


Schloss Charlottenburg


Charlottenburg bahçesi Noel döneminde kurulan pazarlarıyla da ünlüdür.


Schloss Charlottenburg


Charlottenburg 
İstanbul'dan önce yaşadığımız muhite adını veren Charlottenburg'dan başlamak en iyisi galiba. Her gün sarayın önünden geçip gittiğimiz, boş vakitlerde bisikletle bahçesinde turladığımız, yaz aylarında annemin hazırladığı sandviçle piknik yaptığımız, kışın donan gölü ile üzerinde kaydığımız, çok sevdiğim ve her gittiğimde mutlaka bisikletle parkında turladığım, kuş cıvıltılı huzurlu bir yer. 
Prusya Kralı Friedrich'in karısı Charlotte için 1695 yıllarında yaptırdığı yazlık saray. Önceleri küçük olsa da daha sonra genişletilmiş. Yürüyerek gezilemeyecek kadar büyük. İçinde müze ve bir küçük opera salonu var. Bahçesi Viyana'daki Schönbrunn'u aratmayacak güzellikte. 2. Dünya Savaşı sırasında bahçe çok hasar görsede, sonra aslına uygun olarak batıda yaşayan Berlin'liler tarafından tekrar yapılmış. Tegel Havalimanı'na indikten sonra ister otobüsle ister taksiyle gidin, mutlaka bu sarayın yanından geçiyorsunuz. Geçtiğimiz yaz bir bölümü tadilata alınmıştı.   

Schloss Charlottenburg

Schlosspark (Charlottenburg)
Alttaki fotoğrafla aynı yer fakat mevsim farklı

Schlosspark (Schloss Charlottenburg)


Brandenburger Tor, 1788 yıllarında yapılmış, benim yaşadığım dönemlerde doğu Berlin'de kalmış sadece tepesini görebildiğimiz, şimdi ise Berlin'in kalbi olan, gelenlerin görmeden gitmediği yer. Ben her gidişimde bir uğrayıp Starbucks'tan kahve alıp kapıyı seyretmeden dönmüyorum. Tabi Brandenburg kapısının gecesi de görülmeye değer. Eğer Noel zamanı giderseniz tam ortada görkemli kocaman süslü bir ağaç sizi bekliyor olacak.








Farklı zamanlarda farklı aksiyonlar ve tipler görmek mümkün

Hazır Brandenburg kapısına kadar gitmişken (bir üstteki fotoğrafa göre) sola dönünce Holocaust Denkmal dedikleri öldürülen yahudiler için yaptırılmış anıt mezarları görmek mümkün. Mimar Peter Eisenman'ın ve Birleşik Krallık kökenli bir mühendislik firmasının ortak tasarlayarak yaptırdığı 2711 irili ufaklı beton bloktan oluşan mezarlar. Ayakla basmadığınız sürece üzerinde oturmak serbest.

Holocaust

Holocaust

Holocaust

Yolun devamı Potsdamer Platz'a gider. Önceleri çok harap haldeyken, şimdilerin gözde merkezlerinden. Yeni modern binaları ile bana Berlin'den uzak gelen bir yer. Sony Center binası, görkemli DB (Deutsche Bahn) binası ve büyük oteller bu bölgede. Bir de küçük Legoland var. Müzik Enstrümanları Müzesini görmek için Potsdamer Platz'a gittiğimde şansımıza o gün provalar olduğu için gezememiştim, hala da gidemedim ama listemde.



Sony Center
l

Brandenburg Kapısından Holocaust yönünün tersine biraz yürür ve karşıya bakarsanız Reichstag binasını görebilirsiniz. Önceden randevu alırsanız Reichstag'da kubbeyi ve bazı bölümleri gezebilirsiniz.

Reichstag

Brandenburg kapısına bakarken arkanız Unter den Linden Caddesi. Müzeler adası ve oradan da Alexanderplatz'a gidiyor. Şehir o kadar düzenli ki bisikletle turlarken kaybolmak mümkün değil. Berlin'e gidip bisikletle gezmeden dönmek olmaz. Bisikletle veya Segway ile Berlin'i gezebileceğiniz turlar var. "Berlin On Bike City Tour" veya "Fat Tire Bike Tours Berlin" gibi, web sitelerinden geniş bilgi bulabilirsiniz. Ben Zoologischer Garten'deki Fat Tire Bike'dan günlük kiralıyorum veya arkadaşımın bisikletini ödünç alıyorum. 7 Euro'ya 4 saat gibi bir ücret ödeniyor. Bazı otellerde de bisiklet kiralama imkanı olabiliyor.

Hazır Brandenburg Kapısının oralardayken Unter den Linden caddesinden Müzeler Adası Museumsinsel'e doğru gidelim. Müze gezmeyi seviyorsanız bir tam gün yeterli olmayacaktır. Vaktiniz yok ve seçim yapmak zorunda kalırsanız tabi Pergamon (Bergama) Müzesi. Yeri gelmişken Berlin'i toplu taşıma ve müze indirimlerinden faydalanmak için Berlin Welcome Card alabilirsiniz. www.berlin-welcomecard.de/ fırsatlar dönemlere göre değişebilir gitmeden incelemekte fayda var. Havalimanından temin etmeniz mümkün, kalacağınız güne göre tercih yapabilirsiniz. Ben BVG (www.bvg.de) kullanıyorum sadece toplu taşıma için.


Pergamon Müzesi

Pergamon Müzesi

Pergamon Müzesi

Pergamon Müzesi

Müzeler Adasında Pergamon Müzesinden başka Dom Kilisesi, Altes Museum, Alte National Galerie, DDR Müzesi ve Berlin'in İncisi dedikleri Bode Museum var. Dom kilisenin içi de dışı kadar muhteşem. Önünde kocaman Lustgarten dedikleri büyük yeşil alan var, biraz çimene yayılıp soluklanın, pek keyifli. Spree Nehrinde bir gezinti ile sahilden Berlin'i gezmek isterseniz Dom'un yanından tekneler kalkıyor. Kısa ve uzun turlar var. Kısayı tercih etmeyin uzun ile gezerseniz göremeyeceğiniz yerleri de görebilirsiniz.

Berliner Dom

Berliner Dom

Dom'a veya Bode Müzesine bakarak biraz güneşleneyim derseniz yerleriniz hazır


Tekneyle gezeceğim ama daha zamanım var derseniz DDR Müzesini kaçırmayın, fazla vaktinizi almayacaktır. Doğu Berlin'e ışık tutan, nostaljik gelebilecek şeyleri görmeniz mümkün. Annemin kullandığı eski düdüklü tenceremizi bile gördüm ben :)

DDR Müzesi (Efe hemen havaya girdi:) )

Spree Nehri


Bode Museum


Bode Museum

Bode Museum

Müzeler adasında verdiğimiz molayı bitirip düz devam edersek bizi Alexanderplatz'a götürecek. Büyük Televizyon Kulesi Fernsehturm'u referans alırsanız tam da orası Alexanderplatz. Her gittiğimde bu sefer yukarı çıkacağım dediysem de maalesef henüz çıkamadım. Noel Pazarlarından biri de bu meydanda kuruluyor. Meydanda dünya saatlerini gösteren büyük bir yapı var. gözden kaçırmayın.


Alexanderplatz

Burayı da gördükten sonra Hackescher Markt'ı referans alıp Friedrichstrasse'ye doğru yönümüzü değiştirebiliriz. Friedrichstrasse'de Berlin'in başka bir merkezi. Eğer S-Bahn treniyle gelirseniz çıkış yönünüzü karıştırmayın. Steakhouse zinciri olan Blockhouse'lardan bir tane de tam istasyonun altında da var. 


Friedrichstrasse'yi Alexanderplatz'a
yakın gibi anlatsam da arada mesafe var,
mümkünse tren veya bisiklet kullanmaya devam yoksa pestiliniz çıkabilir.

Friedrichstrasse sol tarafta Blockhouse

Ee Friedrichstrasse'den Gendarmenmarkt'a doğru yürüyebiliriz artık. Yaz aylarında dışarıda restaurantlarda keyifle yemek yiyebilir veya kahve ile pastaların tadına bakabilirsiniz. Birbirinin aynı iki büyük kilisenin tam ortasında Berlin Konzerthaus (konser salonu) bulunuyor. Ortada da Schiller'e ait bir heykel. Kiliselerden biri Fransız (Der Fransözischer Dom) kilisesi, biri Alman kilisesi (Deutscher Dom). Meydanın adı 1773 yılına kadar görevli olan Gen's d'Armes birliğindeki atlı süvarilerden almış. 2. Dünya Savaşında büyük zarar gören ve yıkılan bu yapılar eskisine uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Fransız kilisesinde Fransa'da yıkılan Huguenot kilisesinden Charenton Saint Maurice model alınarak tasarlanmış. Katedral'in içinde seyir terası, restoran ve bir müze bulunuyor. 



Bana göre Berlin'in en güzel Noel Pazarları buraya kuruluyor

Deutsche Dom ise Martin Grünberg tarafından beşgen olarak tasarlanmış ve 1708 yılında inşa edilmiş. 1945 yılında geçirdiği yangın ile tamamen yıkılmış. Doğu ve batı birleştikten sonra tekrar restore edilip 1996 yılından beri Alman Müzesi olarak hizmet vermeye başlamış. 




Bu iki kilisenin tam ortasında Konzerthaus bulunuyor. Henüz içinde bir konser dinleme fırsatı yaratamadım kendime. 1821 yılında Karl Friedrich Schinkel tarafından Ulusal Tiyatro olarak inşa edilmiş fakat sonra çıkan yangında yıkılmış savaşta da çok hasar görmüş olan bina 1984 yılında tamamen restore edilerek Tiyatro ve Konser salonu olarak hizmet vermeye devam ediyor. 
Humboldt Üniversitesi de meydana bir kaç yüz metre mesafede. Bu bölgede bir de Berlin Lafayette var, gezmek için vakit harcamayın, içeride enteresan bir şey yok. 

Konzerthaus Berlin

Konzerthaus Berlin


Friedrichstrasse'den S Bahn'a bindiğinizde başka bir merkeze Zoologischer Garten veya kısa ismiyle Zoo'ya yönümüzü çevirelim bakalım oralarda neler varmış. İsminden de anlaşılacağı gibi Avrupa'nın en büyük hayvanat bahçesi burada. Tamamını gezmek istiyorum derseniz bir gün sürebilir, içeride Akvaryum binası ve gece yaşayan hayvanları görebileceğiniz özel bir oda bile var. 


                         


Bebek iken annesini kaybeden Knut çok sevdiği
bakıcısı öldükten kısa bir süre sonra kendisi de öldü :(   



Zoologischergarten

Noel pazarlarından biri de buraya kuruluyor

Kaiser Wilhelm Gaedachtniskirche

Kaiser Wilhelm Gaedachtniskirche
Kaiser Wilhelm Geadachtniskirche 1895 yılında 1.Wilhelm adına anıt olarak yapılmış. 2. Dünya Savaşı'ndaki hava saldırılarında kilise hasar almış, kilisenin tepesi yıkık ve o soğuk savaş günlerini unutmamak için de restore edilmemiş. Yanındaki kare uzun bina bugün kilise olarak kullanılıyor. Kilise bir kaç yıldır restorasyonda idi. Bu yaz gittiğimde tekrar açılmıştı.

İster metro ile bir durak gidip Wittenbergplatz'da inin veya yürümek istiyorum derseniz Tauentzienstrasse'deki KaDeWe (Kaufhaus des Westens) alışveriş merkezini bir şeyler almasanız bile görün. Adolf Jandorf'un 1907 yılında açtığı büyük çarşı. Ben en çok en üst kattaki Leysieffer Kafe'nin pastalarına bayılıyorum.

Wittenbergplatz'da organik sosis-patates yemek ve organik bira içmek için Witty's diye dükkan var. Ayakta tabii, Currywurst yemek şart:)

Wittenbergplatz'a gelmişken Kürfürstendamm veya kısaca Ku'damm Strasse'ye gelmişiz demektir. Alışveriş yapmak isteyenler caddeyi yukarıdan aşağıya turlayabilir. Burada bir de meraklısına Hard Rock Cafe var. Ku'damm Strasse'den aşağı indiğinizde Adenauer Platz'da başka bir Blockhouse Steakhouse'un şubesini de görebilirsiniz. Ku'damm'ın bir alt paralel caddesi Kant Strasse. Ara sokaklarda çok güzel İtalyan yemekleri yiyebileceğiniz yerler mevcut.
Bu kadar yol gelince Wilmersdorfer Str. gelmiş oluyoruz. Ben buraya Bakırköy'deki İstasyon Caddesine benzettiğim için Berlin'in Bakırköy'ü diyorum.

Berlin'e gittiğimde Kreuzberg'e gitmeden dönerim. Bana çok ilginç gelmiyor ama son gidişimde üzerinde Türkçe geçmiş zaman kiplerinin yazılı olduğu binayı merak ettiğim için gittim.


Trenle Kottbusertor durağında inip Kreuzberg girişinde bir Simit evinde kahvaltımı yapıp çıkacak iken simit evindeki Almanca yazılmış "çanta ve cüzdanlarınıza dikkat edin" yazısı da dikkatimden kaçmadı, yorum yapmıyorum. Mahalleyi görmek için çıktım simitçiden. Fotoğraflardan da göreceğiniz gibi  bildiğin Türk Mahallesi. Hasır Restaurant'ın yemekleri güzeldir, duvarında gelen ünlülerle çekilmiş fotoğraflar var. En son 2010'da gitmiştim, muhtemel aynı kalitededir. 





Sanatçı Ayşe Erkmen'in 1994 yılında yapıştırılabilen siyah plexiglas malzeme ile miş'li geçmiş zamanının eklerinden yapılmış bir bina. O bölgede oturan yerleşik Türklerin ve orada doğanların önünden geçerken nereye ait olduklarını ve kültürlerini, dillerini hatırlatma amaçlı sanatsal bir çalışma diye okudum bir yerlerde. 





Binayı gördükten sonra yönümü gecekondu evde oturan türk amcanın evini görmek için çevirdim. Etrafta göremedim kendisin bir iki foto çekip, hazır buraya kadar gelmişken East Side Gallery'yi gezerek Kreuzberg'e veda edeyim dedim.


Yozgatlı Osman Kalın amcanın
Berlin'deki gecekondusu



East Side Gallery giderken

East Side Gallery Berlin'deki utanç duvarından kalanlar. Şimdi güzel grafiti ve resimlerle boyanmış durumda. Berlin'de gezerken tarihi hissetmemek mümkün değil. 






Hava sıcak biraz da yoruldum Oberbaumbrück'e manzaralı bir kafede soluklanıp
daha oraya kadar yürüyüp trene bineceğim. 


                          



Checkpoint Charlie'ye gitmedik daha. En turistik ve merak edilen yerlerden biri. Göstermelik asker durur orada. 1 Euro verirseniz fotoğrafını çekebilirsiniz.

Kulübenin ön tarafında fotoğraf için bekleyen askerler var

Checkpoint Charlie'nin hemen yanında Mauer Museum var. Doğudan batıya geçmeye çalışanların kaçış hikayelerinin anlatıldığı ve görsellerle sergilendiği müze. Bence mutlaka görülmeli. Etrafı biraz gezerseniz renkli duvarları burada da görebilirsiniz. 


Çok uzun oldu bu yazı okurken sıkılmış olabilirsiniz ama yazacak çok şey var Berlin hakkında. Onları kısaca ekleyeceğim fotoğraflar altında notlar halinde yazayım, çünkü şimdi Potsdam'a geçiyorum. 

Potsdam
Berlin'in yakın, yazlık saraylar yapılmış olan S Bahn ile 30 dakikada ulaşabileceğiniz şehir. Kiraladığınız bisikletleriniz ile de gezebilirsiniz. S Bahn'larda bisiklet taşınabilen vagonlar var. Ben iki kez gittim. İkisi de günübirlik Potsdam gezileriydi. 



City Sightseeing'le gezmeniz de mümkün. 
Sansoucci Sarayı ve bahçeleri 2. Friedrich veya Büyük Friedrich diyen mimar Georg Wenzeslaus Knobelsdorf yapmış. Sarayın altına yaptırdığı basamaklı şarap için üzüm bağları görülmeye değer. Sansoucci'yi gezerken orada bir değirmen de dikkatinizi çekecektir.  

Schloss Sansoucci


Kral 2.Friedrich 1750 yılında Potsdam'dan geçerken bölgeyi beğeniyor ve bir saray yapılmasını istiyor ama tam istediği yerde bir değirmen var. Kralın adamları değirmenin sahibine gidiyor ve kralın burayı satın almak istediğin söylüyor. Ne ücret teklif etseler de değirmenciyi ikna edemiyorlar. Kral'a gelip değirmenciyi ikna edemediklerini söyleyen kralın adamları Değirmencinin getirtilip bizzat kendisinin görüşmek istediğini söylüyor. Getirtilen değirmenci ile konuşan Kral Friedrich ikna edemeyeceğini anlayınca -"unutma ben kralım!" diyor; 
Değirmenci bakıyor ve diyor ki; 
-Asıl sen unutma ki Berlin'de hakimler var! Hiç bir güç, hiç bir siyaset, hiç bir iktidar kral bile olsa adaletten üstün değildir. 
Potsdam'da Sansoucci Sarayı ve Değirmen yan yana. 
Sabahları 2.Friedrich'i gören değirmenci seslenirmiş; 
-Hey Friedrich ekmek yaptım göndereyim mi? 
2.Friedrich'de - Adalet her sabah bana sıcak ekmek kokusu ile gelirdi demiş.

31 Aralık 1917  Berlin'de  bir otelde yılbaşı kutlamaları yapılacak Osmanlı heyeti de var. Aralarından biri bu hikayeyi anlatıyor ve - Hadi Potsdam çok yakın gidelim adaletin simgesi olan değirmen ve sarayı yan yana görelim, kimse gelmiyor ve öyküyü anlatan tek başına kalkıp gidiyor. Herkes yılbaşını kutlarken o gidip adaletin simgesini izliyor uzun uzun. O Mustafa Kemal Atatürk (Sunay Akın).



Mevsim farkı


Potsdam sokakları


Yeşili bol olan yerlerde karşınıza böyle sürprizler çıkabilir


Metro 


Gleisdreieck 


Berlin Teknick Museum

Gleisdreieck yeni yapılan büyük bir park alanı
Cafe ve oyun alanları etrafında da yeni inşaat ve evler yapılıyor


Berlin Tecknik Museum

Gleisdreieck


Litzensee
Charlottenburg'daki Schlosspark yetmez gibi adamlar Charlottenburg'da apartman aralarında
 huzurlu bir parkları var.

Litzensee

Siegesaeule (zafer sütunu) Prusya zaferi anısına 1864 yılında yapılmış.
Buraya çıkabilir, Berlin'i tepeden görebilirsiniz.

Strasse des 17.Juni


Schlachtensee Berlin'in biraz dışında Almanların yürüyüş ve
yüzmek için kullandıkları göllerden biri.

Schlachtensee

Schlachtensee

Mevsimine denk gelirseniz çilek mutlaka yiyin,
 yok böyle lezzet

Turistik bir aktivite olan Traby Safari de yapabilirsiniz.
2010'da 80 Euro idi, şimdi fiyatlar nedir bilemiyorum. 


Tegel'e inerken










Tiergarten Bit Pazarı
Berlin'in çeşitli bölgelerindeki bit pazarları kuruluyor. Denk gelirseniz mutlaka
birini gidip görmelisiniz.

Tiergarten Bit Pazarı


Ohh bee Berlin'deyim ilk kahvem

Litzensee/Charlottenburg

Gençlerin hayalini süsleyen Berlin Teknik Üniversitesi


Kreuzberg

East Side Galery

Kreuzberg


Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir sonraki yazılarım Dresden ve Leipzig olacak.  

11 yorum:

  1. Berlin benim ilk yurtdışı deneyimini yaşadığım ve beklentimin çok üzerinde bir şehirle karşılaşmam nedeniyle çoook mutlu olduğum bir yer. Hem sonbahar hem de karlar altındaki halini görme fırsatını yakaladığım bu muhteşem keyifli şehirde Neşe Eden'nin anlatım, yorum ve önerileriyle keyfinize keyif katacaginizdan hiç şüphem yok. Ellerinize sağlık Neşe Eden.

    YanıtlaSil
  2. Berlin'e daha önce gitmedim.O kadar güzel anlatmışsınız ki yanıma bu yazıyı alarak rahatça keşfedebilirim duygusuna kapıldım.Dresden yazınızı da sabırsızlıkla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  3. çok güzel anlatım ve fotolar sayenizde yeniden berlini gezmiş gibi oldum teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Berlin`e bir de seninle gitmek lazım demek ki:) Yıllar önce gittim ancak bebeğim vardı (birkaç aylık falandı) çok iyi gezemedim. İçimde kaldı hep. Önemli yerleri gezdim ama anlattığın pek çok yeri görmedim.
    Almanya`da olup Starbucks mı içilir yahu dedim okurken:)) Hoş ben hiçbir yerde tercih etmiyorum:)

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Semi, teşekkür ederim yorumun için. Evet haklısın benim de tercihim Starbucks olmuyor Almanya'da ama Brandenburg kapısını en iyi gören nokta oras,güzel bir köşe kapmışlar:) Nürnberg'de de Starbucks çok güzel bir köşede. Adamlar bir de lebkuchen aromalı kahve yapıyorlar,içmemek mümkün değil

    YanıtlaSil
  6. Benden uzak kalsın. Aromalı kahve zaten sevmiyorum. Geçen Bursa Acıbadem`e işim düştü, baktım içinde Starbucks! Yuh dedim. Viyana`da bizi gezdiren kibar bir Viyanalı hanım, şehir merkezinde Starbucks önünden geçerken "biz de bunların yaptığına kahverengi su diyoruz" diyerek naif bir şekilde gülmüştü:) Benim için de aynısı geçerli. Bir kere Hamburg`da internet var diye oturdum (internet Almanya`da ayrı bir problem), filtre kahve içilecek gibi değildi. Tam o sırada depo olarak kullandıkları dolabın kapısını açtılar. Meyve niyetine kullandıkları şeyler pastörize kutulardaydı. Süt olarak da soya sütü kullandıkları söyleniyor zaten. İnternette kalori cetveline bakarsan o içecekler hiç masum değil.
    Neyse kısaca Starbucks`ın gereğinden çok abartıldığını düşünüyorum, Instagram`da isim yazılı kahve fotoğrafı görmekten gına geldi:)

    YanıtlaSil
  7. Orada yaşamış, bilen ve seven birinin yazısını okumak çok güzeldi. Fotoğraflarla birlikte okuması daha da keyifliydi. Hiç Almanya'ya gitmedim ama gidersem yazıların çok işe yarayacak. Güzel yazılarını takip edeceğim. Eline gözüne sağlık Neşe.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil